CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

Salı, Ağustos 12

"baharda bir pazar günü" simulasyonu

dün evden çıkıp kuğulu parka gittik cekimle. güneşin alnında bir banka oturup etrafı izledik. sağımızda annesine çeşitli pozlar verip fotoğrafını çektiren tombik bir kız, solumuzda ise evden poşetle getirdikleri yarım ekmekleri yine evden getirdikleri bıçakla oyan ve -yine- evden getirdikleri bişeylerle dolduran teyzeler ikamet etmekteydi. az ileride amca lakaplı şarkıcımız ilhan şeşen'in 20 yıl sonraki (ve muhtemelen kumarbaz) hali ve önümüzde de dünyanın en uyumsuz çifti (kadın muhtemelen kocasıyla besleniyor) ve plastik bebeklere benzeyen kızları vardı. tüm bunların yanında, az ileride kuşlara kapıcı tekmesi atmaya çalışan azman çocuk ve sadece bacak boyu benim tüm boyuma (ki 170 boyum var) eşit çaycı da manzarayı tamamlayan hoş birer enstantene durumundalardı.
ama etrafa en çok hakim olan pembe renkti sanırım. tüm kız çocuklarının en az bir yerinde pembeli bir şeyler vardı. tamam güzel hoş renk de yani bence ufkunuzu açık tutmalısınız lan sayın anne babalar. kız çocuğu diye hep pembe mi giyecek bunlar, erkek çocukları hep mavi mi geziyor sanki?

ama hava güzeldi. her an kuş sıçmasına kurban gidebilcek bir yerde oturmamıza (ve benim Murphy Kanunları'ının ilham kaynağı olmama) rağmen üzerimize sıçan bi arkadaş olmadı. bu yazıyı okuyorlarsa hepsine burdan teşekkür ediyorum.

biraz dosta uğradık, sonra crow'a gittik. balkonda oturduk. sokağı izleyip muhabbet ettik. güzel güzel esiyordu ve mutluyduk işte. hava kararmaya başlayınca kalktık. kızılaya doğru yürürken şimşek çakmaya başladı, cekim ıslanmasın diye hızlandık. bindim otobüsüme ben, kendi otobüsüne gitti o.

müzik dinleyerek gittim evin ordaki durağa kadar. seyahat halindeyken müzik dinlemek, şu hayatta en sevdiğim 10 şey arasında rahatlıkla girer diye düşünüyorum. tam inerken farkettim, otobüsün camları damla damla ıslanmış. indim, pıt pıt yağıyordu yağmur. minicik böyle. hırkam vardı çantamda, giymedim. yağmurda ıslanmayı seviyorum. ve şu hayatta inanamaz gözlerle baktığım birtakım insan ise şemsiye taşıyanlar.

normalde de yağmuru severim ama belki beynimi kulaklarımdan akıtan sıcaklarda birden etrafı serinletiği için, belki-de-sadece-huzurlu-ve-içim-mutluluk-dolu-olduğu-içindi, çok mutlu oldum -daha da mutlu demeliyim belki de.

bunu en fazla 1-2 kişiye, o da belki söylemişimdir ama yürürken ve yolculuk yaparken kadın şarkıcıları dinlemeyi tercih ederim çünkü -belki salakca gelecek (ama hayatta en çok sevdiğim şeyin şarkı söylemek olduğu düşünülürse normal bişey sayılabilir), belki de tahmin edebileceğimden çok daha fazla insan yapıyordur bunu- şarkıyı kendim söylüyormuş gibi hayal ederim. otobüsteyken reamonn - tonight dinliyordum, kalabalık izleyicim karşısında ama sadece onun gözlerine bakarak söylüyordum şarkıyı. o da dünyanın en güzel gülümsemesiyle bakıyordu bana.

bunu hayal ederek gittim eve yağmurun altında. ve kulaklıkları kulağımdan çıkarırken farkettim bir süredir kendi kendime gülümsediğimi. sonra da public ortamda romantikleştim böyle, beni yontulmamış kişiliğimle tanıyan herkese özürlerimi iletiyorum.


oh tonight you killed me with your smile so beautiful and wild so beautiful..

0 nihat doğan: