bodrum dönüşü Hey'imle buluştuk. crowda o, ben ve cekim muhabbet ederken bahsetti Weeds'den. -elbette- tam olarak konuşulanları hatırlamıyorum ama baya güzel olduğunu anlatmıştı. büyük bi 3. sezon spoilerıyla :) başlayalım dedik. geçen hafta başladık. dizinin bir bölümü 30 dakika zaten. ilk sezon 2gb. hemencecik indi. 2 sezonu 2 ya da 3 günde bitirdik. dizi harika. düşünüyorum da, hani ilk 10'u sırala deseniz sıralayamam. hatta ilk 3 dense bile yapamam ama bu dizi ilk 5'e girer. eminim. o seviyede.
konu olarak -çok basit olarak- şöyle bahsedeyim, eşi, küçük oğluyla yürüyüş -ya da koşu filan işte- yaparken kalp krizi geçirip ölen bi annenin, agrestic'de geçen hayatını aynı şekilde sürdürmek ve evi geçindirip çocuklarına bakmak için ot satmaya başlaması.
ilk birkaç bölümde sevdim. sonra dönüp dönüp "olm çogiyi lan" dedim. 1.sezon sonlarına doğru ise zaten birbirimize bakıp "oha" diyorduk sadece. ya bilmiyorum, üzerinde biraz düşünüp sorgulayınca biraz açıkları olan bi dizi bence ama çok fazla sevdim. ve diziyi en iyi tanımlayabilecek kelime absürd.
dexter ve lost bitince uzun yıllardır arkadaşım olan insanlardan ayrılmışım gibi garip bi yalnızlık hissetmiştim, bunu bitirince de öyle olmaz umarım.
diziyi anlatayım azcık (hep böyle bi işim olmasını hayal etmişimdir). başta en sevdğim karakten evin küçük oğlu olmuştu (kardeşime benzettim sanırım) ama daha sonra, hani şu bazı albümler vardır, her şarkısı dinlenebilir ya, dizi de öyle oldu işte. çok kral bi şekilde bütün karakterleri sevdiricek şekilde yapmışlar. bi huyuna kıl olsan, yaptığı başka bi şey karşısında kadının veya adamın götünü yemek isteyebiliyorsun.
anne, nancy botwin. mary-louise parker oynuyor. bi süre lan bu kimdi dedikten sonra yanlış bi tahmin yapmıştım. ama netten bakınca hatırladım hemen, angels in america'da oynayan ve "sen dünyanın alerjik olmadığım tek parçasısın" lafıyla hayatımın quotelarına giren kadındı. benim güzel kalıbıma uyan biri değil, belki de öyle bi kalıbım olamadığındandır ama kadında değişik bişeyler olduğu kesin. dünyanın en boktan durumları üstüste geldiğinde bile eğlendiriyor ve ilginç bi şekilde sıkıştığımda wwnbd?(what would nancy botwin do?) dememi sağlıyor.
komşu kadın, celia hodes. sinemayla biraz ilgilenen bi insanın aşina olacağı elizabeth perkins oynuyor. şişman kızını büyüdüğünde şişman ve dalga geçilen biri olmasın diye iğneleyici sözler ve diyet yemeklerle zayıflatmaya çalışan, okul aile birliği başkanı, sözü geçen, korkulan ve kocası ve kızı başta olmak üzere pek çok kişi tarafından nefret edilen kadın celia. ama dediğim gibi, karakterler o kadar değişken ki, bu anlattıklarım çok yüzeysel kalıyor onları açıklamada. izlemek gerekiyor.
evin küçük oğlu shane botwin, alex gould. inanılmaz tatlı. yaşı kaç bilmiyorum ama yaşından çok daha zeki gibi bi düşünce olumuş kafamda. hoş ben çoğu amerikan dizisini izlerken bunu düşünüyorum, çocuklar cidden zeki. ya da bizimkiler salak. ya da belki de sadece 100lerce geceyarısı ekspresi olayından biri.
bir de büyük oğlan var, silas botwin. hunter parrsihmiş kendisi, karakterlerin hepsinin harika olması konusunda ettiğim laflara istisna olarak gösterebileceğim bir iki kişiden biri.
eve aniden gelen, parazit yaşayan klasik amca rolünde ise justin kirk amiyane tabirle harikalar yaratmış. andy botwin çalışmayan, sürekli seks paşinde olan sorumsuz, komik ve böyle olur da izleyenler tarafından deli gibi sevilen karakterlerin sahip olduğu her özelliğe sahip biri. ve evet, çok eğlenceli.
senelerdir yaşadıkları yerin yönetim kurulu bilmemnesinin başında olan doug wilson, nancy'nin baş müşterilerinden biri. kevin nealon tarafından canlandırılan karakter esasında muhasebeci gibi bişey ve nancy'nin para işlerine de bakıyor. adam yan karakter şeklinde görünse de kesinlikle en kral karakterlerden biri.
celia'nin şişman kızı isabelle hodes, allie grant tarafından canlandırılıyor. ilk başlarda o da yan karakter görünmesine karşın kızın oyunculuğu ve oynadığı karakterin tavırlarıyla "ooluaam süper" şeklinde tepki verilen sahnelerde bulunuyor. annesinden nefret ediyor, lezbiyen olduğunu iddia ediyor ve şişman çocuklar için kıyafet yapan bir firmanın mankeni olarak çalışıyor.
nancy'nin otunu aldığı zenci ailenin başında heylia james (tonye patano) var. torbacı camiasında bayağı taşaklı bi kadın. kızı vaneeta (indigo) ve yeğeni conrad (romany malco) ile oturuyor. tavırları ve lafları ya güldürüyor, ya da taktir ettiriyor. en azından ben ona karşı bi ayranlık beslediğim söyleyebilirim. yeğeni conrad ise nancyden hoşlanıyor. belli etmeden de olsa ona yardımcı olmaya çalışıyor ve pembe dizi bağımlısı 35+ evde kalmış kadınlar gibi 1x1den beri nancy ve conrad birlikte olsun diye dua ediyorum. ayrıca pek de güzel giyiniyor kendisi.
az bişey anlattım, çok yer tuttu ve karakterleri o kadar yüzeysel anlattım ki, izleyince görürsünüz zaten. ama başka türlüsü çok zaman alırdı sanırım ve ben artık duş alıp dışarı çıkmak istiyorum.
son olarak müziklerinden söz edeyim hadi. jenerikte little boxes çalıyor. ilk bölüm kadının BOaaKKsıaZ demesine kıl olmuştum ama alıştım sanırım. 2. sezondan itibarense (son yayınlanan bölüme kadar bu şekilde mi bilemiyorum çünkü daha 3. sezondayım) parçayı her bölüm başka sanatçılar coverlamış. ne bileyim elvis costello'dan death cab for cutie'ye, submarines'den billy bob thorton'a, joan baez'den linkin park'a biçok değişik ses var aralarında.
sadece izlenip de eğlenceli vakit geçirilecek bi dizi değil, izlenmezse çok şey kaybedilecek bi dizi bence.
sıpeşıl tenks tu Hey'm!
(fotoğrafın tepesindeki müzik fırom dı bıdı bıdı hoş olmadı ama mac'de uğraşamadım yoketmeye. birara gider herhalde)
Cumartesi, Ağustos 23
Let your FFF !
zaman: 20:52
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 nihat doğan:
little boxes on the hillside, little boxes made of tickytacky little boxes on the hillside little boxes just the sameeee...
indirip de seyretmeyi unuttuğum bölümler vardı, yazını okuyunca weeds sevgim kabardı, gidip de izleyeyim bari :)
411 çıktı en son, izle bence de:)
Yorum Gönder