CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

Salı, Mart 9


izlediğim bi filmi bi daha izleyemezdim ben. şimdi izleyebiliyorum bazen. bazense izlediğim filmi tamamen unuttuğumdan -biliyorum değil, bariz izliyorum ilk defa izler gibi. aslında hiç izlemedim unuttuğum filmleri ama izlesem izlerim yani ilk defa izler gibi. belki de izlemişimdir ya, bilemedim. -evet tam da şu cümlelerin 1 saniyede aklımdan geçmesi bazen beynim patlayacakmış gibi hissetmeme neden oluyor işte, neyse.-

hay girizgahımı sikerteyim ya. vallahi. nedir yani.

neyse bu love actually'yi 3 kere izlemiştim ama. popüler film-kitap groupie'si değilimdir ama sezarın hakkının da sezara verilmesi gerekir her zaman. (evet bu lafı seviyorum) yani ne kadar "groupe değil" isem, bi o kadar da "popüler şeyler tü kakadır değil"imdir.

EFENDİME SÖYLİYİM. evet tam efendime söyliyim diyip dudaklarını yalayıp da konuyu uzatıp, tükürükler saçarak anlatan amcalara döndüm. gri sakallılardan evet.

3 kere gittim amınakoyyum işte ya. öyle bi tesadüf oldu. nasıl da oldu tam hatırlamıyorum, ilkine normall gittim, ikincisinde davetiye gibi bişey vardı ondan gittim, sonuncusu muallakta ama izledim işte. çok da severim. karakterler karakterdir ya. her şeyi geçtim, alan rickman var. karısıyla diyalogları, hatta siktiret diyalogları, direk sahneleri muhteşemdi. sonra hugh grant var ki bu adam beni her türlü eğlendirir-amacı o olmadığı zamanlarda bile. ve filmdeki dansı kraldır (ve adamın şahane komik dansettiğini herkes farketmiş olmalı ki filmlerde dans sahneleri olmaya başladı, music and lyrics'de de altıma sıçartmıştı beni). bi de sarışın abinin çemçük keira'ya aşkı muhteşemdir, yukarıdaki fotoğraf da en güzel sahnelerden birindendir zaten.

öyledir böyledir, ben neden bu saatte 500 yıllık filmden bahsediyorum aceba. çünkü fotoğrafı gördüm ve aklıma geldi. çünkü PATLIYORUM yine kendi kendime. enerji patlaması. mani. hakikaten. ama mutluluk patlamalarından değil. patlama sadece. giderek azalıyor gerçi. bitse de uyusam.

o değil de zaten tamamen alakasız bişeyler anlatmaya başlamış olsam bile şurda kimse farketmezdi zira buraya kadar okuyacak bi insan zannetmiyorum ki olsun. bak burdan da aklıma babaların "yea sınav kağıdının ortasında başladım fitbol maçı anlatmaya" hikayeleri geldi işte, ne yaparsın, beyin. serbest çağrışabiliyor. tam da şu andan biri gelip kafamdaki düğmeye bassa da kapansam keşke.

0 nihat doğan: