CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

Perşembe, Ağustos 13

bunu bana daha önce söyleyen oldu.
muhtemelen -hatırlamıyorum ama- annemdir ilki. balık çocukların kova anneleri olmaması gerek işte. hep söylüyorum ama dinletemiyorum ki. sonra ağlamak için başka yerler, başka omuzlar bulmanız gerekiyor. neşeli görünmek için kasmanız. ağladığınız için azarlanırsınız çünkü. "kafana takacak şey arıyorsun", "üzülecek yer arıyorsun" bok püsür.

çok kızardım o zamanlar anneme. manyak mıyım ki kendimi üzeyim derdim.

sonra çok üzüldüm ben. o kadar çok üzüldüm ki, üzüntüden ölmek diye bi şeye inandım. dünyada en çok benim üzüldüğümü düşündüm, en çok benim ağladığımı. of, düşününce bile kötü oluyorum. iğrenç, berbat, anlatamayacağım kadar kötü zamanlardı. ve uzun zamanlardı da. ama düşünüyorum, yanımda bi sürü sevdiğim, beni seven insan vardı. iyi ki vardı.

ondan sonra tarih tekerrürleri başladı, her seferinde bi yerlere yazdığımı bulduğum "lütfen tarih tekerrürden ibaret filan olmasın" cümlesi eşliğinde. bi süre çok mutlu oldum, bi süre çok mutsuz. mutluluklarım gittikçe büyüdü, birlikte büyüyen mutsuzluklarımla filan.

neyse işte, sonra insanlarla konuşurken insanların evet, çok üzüldüklerine ama bazen, ufacık da olsa, çok minik, garip bi haz alabildiklerini öğrendim bu acıdan.

kendime baktım sonra. bende de var mı diye. ve oha, varmış lan dedim, annem haklıymış filan.

ama değilmiş. benim o acıdan küçük, minicik, anlık da olsa bi zevk almak sandığım şey, sandığım şey değilmiş. diğer insanları bilmem, kendim için konuşuyorum. birini, çok çok sevdiğim birini kaybettiğimde bu acının beni öldürmeyeceğine inandığım nadir zamanlar içimdeki sevginin gerçekten ne kadar büyük olduğunu farkettiğim anlarmış, zekiyle ayrıldığımızda bunu farkettim. ne bileyim, bi insanı, bi canlıyı, bi nesneyi dünyada herkesin birbirini sevdiğinden daha çok sevebiliriz ki zaten, nerede ve ne durumda olursa olsun. ama onun sevgisini hissedemeyiz işte. sadece sevebiliriz, çok sevebiliriz ama paylaşamayız. çözmeye çalışarak dedektiflik dizisi izleyemeyiz, birlikte yağmurda sigara içemeyiz, insanların anlayamayacağı çeşitli ritüeller yapamayız ve daha bi çok şey.

neyse, çok uzadı. demem o ki, hayır üzüntüden hazzetmiyorum. ziyadesiyle nefret ediyorum kendisinden ama hayatım boyunca kurtulamayacağımı da biliyorum kendisinden. peki bunu bilmek üzüntüye katlanmayı kolaylaştırıyor mu?

kesinlikle hayır.

0 nihat doğan: